17 Eylül 2014 Çarşamba

UYDURMALAR ÜZERİNE!

Son dönemde Türkiye'de, Türk tarihini konu eden garip kitapların yayını çoğaldı. İlginç olan noktaysa bu kitapları yazanların hiçbirisinin tarih, arkeoloji vb eğitimleri almamış olmaları. 

Birkaç gün evvel, bir akademisyen hocamızın, çalışmalarının izinsiz olarak facebook'ta paylaşılmasına ilişkin yapmış olduğu serzenişe "Biz sizi reklam ediyoruz" şeklinde tuhaf cevaplar verildiğini gördüm. Bu kişiler kendi sayfalarında yaptıkları yorumlarda, neredeyse "sizi biz vâr ettik. Paranızı biz veriyoruz. Biz olmasak bir hiçsiniz" diyecekler. 

Haklarını yemeyelim, bu isimler facebook'taki paylaşımlarında kaynak gösteriyorlar. Lakin gösterdikleri kaynaklar ya 19. yy başlarında yazılmış, ya da Rusça. Nasıl oluyorsa, bu vatandaşlarımızın pek çoğu gram Rusça bilmeden Rusça kitaplardan habire alıntı yapıyorlar. 


Bir mühendis; bütün dünyadaki yazıtların Türkçe okunduğunu iddia ediyor.
Bir piyanist; önceki mühendisin "hık diyicisi" pozlarında, tasdikleyip duruyor.
Bir veteriner ; "dünyada 2 milyar Türk var" diye iddia etmekte sakınca görmüyor.
Bir tarihçi; "İki Kabilenin yanyana yaşamasına elverişsiz(!) olan Altay Bölgesi Türklerin ana vatanı olamaz. Türklerin anavatanı olsa olsa Hakkari olabilir" diyerek ya sayı saymayı bilmediğini, ya da hiç dayak yememiş olduğunu gözler önüne seriyor.
Bir resim öğretmeni; Arapça ve Farsça dillerini ve alfabelerini bilmeden kendisini Selçuklu'ya adamış. Her şeye "Selçuklu" deyip "9.-10. yy'da Suriye'de Selçuklu eseri" yazmaktan çekinmiyor.
Bir müzik öğretmeni; Pontus Kralı VI. Mithradates'i "Büyük Bedri" olarak yazmaktan ve Iulius Caesar döneminde "Galata'da yaşayan Venedikli Yahudi tefeci bankerlerden" söz etmekten bıkmıyor.
Bir başka mühendis; Fransızca "Bonjour sözü Türkçe'den gelir", "Adriyatik sözü Otrar'dan gelir", "Tirhen değil Turhan Denizi" şeklinde inciler(!) saçıyor.
Bir Hindicilik ve Kümes Hayvanları Uzmanı; Neolitik dönemden günümüze kadar Türk Tarihi üzerine kitap yazmaktan ve kitabın adını da "Başyapıt" koymaktan çekinmiyor.

Bu mantıkla gidecek olursak, demek ki Türk tarihi tarihçilere bırakılamayacak kadar matematiksel bir işlemmiş!
Yukarıda bir bölümünü saydığım kişilerin ortak özellikleriyse hepsinin birbirleriyle irtibatlı oluşları. Facebook'ta ya da diğer internet sitelerinde hepsi birbirine "hocam" diye hitap ediyorlar. 

Bu insanlar kitap yazıyor, basıyor ve işin en acı tarafı da kitapları çokça satıyor. Maalesef pek çok akademisyen durumun vahametinin farkında değiller. 3-5 yıl sonra, üniversite sıralarına gelecek olan öğrenciler, hocaların söylediklerine değil de bu saçmalıklara inanmış şekilde gelecekler. Bugün farkında olmayanlar ancak o zaman farkına varabilirler. O zaman da maalesef çok geç olacak.

Bu vatandaşların bir de garip yazılarına karşı çıkan herkesi "Batılı eğitim anlayışıyla yetiştirilmiş birer etki ajanı" olarak suçlamaları meselesi var. İşin tuhaf tarafı herkesi Batı ajanı olarak suçlama eğilimi içindeki bu güruhun, yazdıklarında Fransızca ve Rusça dışında neredeyse kaynak göstermedikleridir. Bu mantıkla Fransızlar ve Ruslar Afrikalı oluyorlar demek ki! Ruslar ve Rusya demişken, bu vatandaşların bazılarının Rusyayla bu derece bağlantılı olmaları da gariptir. Acaba bizim bilmediğimiz bir ilişki olabilir mi? Yoksa kendilerine Türkçü süsü veren, ancak Türkçülük geleneği içindeki kimsenin tanımadığı, bu insanların Moskof'un Türksüz Turan ideali demek olan Avrasyacılığın değirmenine su taşımalarının başka bir açıklaması olamaz. Bunların iddiaları Anadolu'nun yerlisi olduğumuz yönündedir. Ancak bu iddiaların elle tutulur bir tarafı yoktur. "Biz Anadolu'nun yerlisiyiz" demek, bütün Türkistan coğrafyasını, yani ata yurdu, yani Hun, Apar, Kök Türk, Uygur yurtlarını terk etmek demektir. Ata yurdu terk eden Türklüğün, Anadolu'da ve Azerbaycan'da ayakta kalabilme olanağı ortadan kalkar!  

Bu satırları yazdığım için bazı çok akıllı(!) vatandaşlar beni Türklük kadrosundan çıkartmaya kalkabilirler. Onlara sadece şunu söylemek isterim; ben sizlerin ya da başka herhangi birisinin bana Türklük bahşetmesine muhtaç olmayacak kadar Türküm. Arkeoloji ve tarih eğitimleri aldım. Türkçülüğü de sizin gibi şekil olsun diye internetten öğrenmedim. 

Son söz: Uydurma tarih, şişirilmiş özgeçmiş(cv) gibidir. Bir an gelir ve patlar. Gerçek Türkçüler, kendilerine Togan ve Atsız'ın 1. Türk Tarih Kongresindeki duruşlarını örnek alır. Uydurmalara kapılıp şişinmez. Kendi tarihini yalanlarla süsleyenlere pabuç bırakmaz. O yalan, ne kadar tatlı olursa olsun! 

Not: Bu yazı, bu konudaki yazacağım yazılar için bir ön yazı mahiyetinde olup bundan sonra da zaman zaman devam edecektir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder