14 Ocak 2014 Salı

BİR KİTAP ELEŞTİRİSİ:TÜRK’ÜN GENETİK TARİHİ-5

Yazar kitabının 57. Sayfasında bir harita vermiştir. [1] Haritanın altında: “Avrupalıların iddia ettiği Kurgan Modeli’ne göre M.Ö. 4.000-1.000 arası Hint-Avrupa Göçleri” yazıyor. Alıntılanan yerse “Wikipedi.com” olarak belirtilmiş. İnternet üzerinden alan adları arasında wikipedi.com diye bir adres yok ancak meşhur wikipedia.com isimli adres mevcut. Sondaki –a sesi sehven düşmüş sanırım. Bu sitede de “Kurgan Hipotezi Teorisi” maddesine rastlıyoruz.[2]
Gerek lisans, gerek Yüksek Lisans eğitimimiz döneminde, yazarın yerden yere vurduğu arkeoloji ve tarih hocalarımız, wikipedia ve benzeri sitelerden alıntı yapmamızı istemezlerdi. Bunun bahsi geçen sitede çok az bilgi verilmesi, verilen bilgilerin büyük kısmının doğruluğunun şüphe götürür olması, aklıan esenin o siteye girip bir şeyler ekleyebilmesi gösterilirdi. Biz de bu kanıdayız. Adı geçen internet sitesinin özellikle Türkçesinde büyük sıkıntılar olduğunu biliyoruz.

Bu konuyu burada kesiyor ve ana konumuza dönüyoruz. Yukarıda değindiğimiz haritanın altındaki bilgilerin kelimesi kelimesine wikipedia’da yazılan resim altından alındığını görüyoruz. Yazar sadece resim altına yazdıklarını değil, aynı zamanda haritayla ilgili bilgi verdiği bölümdeki bilgileri de aynı resim altından almıştır.[3] Bunu şuradan da anlıyoruz ki yazar, tıpkı wikipedia'da olduğu gibi haritadaki kırmızı ve kavuniçi renkli alanlardan bahsetmektedir. Ancak kitap, tamamen siyah-beyaz basılmıştır. Bu şekilde yapılan bilimselliğe bizim ilmimizin derecesi yetmiyor maalesef. 

İlerleyen sayfalarda şöyle bir şeye rastlıyoruz: “Doğuya göçle birlikte ise Kurgan Milleti sarı ırkla karışarak zamanla çekik gözlü hale gelmiş ve mongoloid özellikler kazanmıştır.”[4] Hala “Türkler beyaz ırktır, sarı ırkla karışmıştır” martavalları. Bazıları bu saçmalığa ısrar edip duruyorlar. Tanrı aşkına Sarı Irk’tan bahseden, bir tane aklı başında yayın var mıdır? Dünya genelindeki bilim adamlarından hangisi bu 80 senelik Sarı Irk-Beyaz Irk-Siyah Irk hikayesini ciddiye almaktadır? Ayrıca Mongoloidlik antropolojik bir özellikken sarı, beyaz ya da siyah ırk masalı ten rengiyle alakalı bir husustur. İki farklı alanın –ki birinin doğruluğu falan da yok- terimlerini birbirine karıştırıp sonra da “bu doğrudur. İnanmayan herkes vatan hainidir” demek kadar saçma bir durum olamaz.

Aynı sayfada “Ziyadesiyle genişletilmiş gölgeli üçgenlerle bezenen kap kacağa Baykal’da, Kazakistan’da, Özbekistan’da, Tacikistan’da, Türkmenistan’da, Kuzey Afrika’da, Ukrayna’da, Tuna boylarında ve Bulgaristan’da rastlanması bu kültürün Yenisey Irmağı ile Bulgaristan arasına yerleştiğini gösterir” der ve çeşitli kaynaklar verir. [5] Burada anlatılan ““Ziyadesiyle genişletilmiş gölgeli üçgenlerle bezenen kap kacağın” ne olduğunu, daha evvel görmediğimiz için bilmiyoruz. O açıdan bir yorum getirmiyoruz. Ancak bize garip gelen bir durumu da söylemeden geçemeyeceğiz: Haritaya baktığımız zaman Baykal Gölü’nün Yenisey Irmağının doğusunda olduğunu görürüz. Hem de aralarında yaklaşık 1.000 km mesafe vardır. Bu durumda yazarın bahsettiğin kültürün sınırlarını Baykal Gölünde başlatması daha doğru olmaz mıydı? Tabii asıl dikkatimizi çeken, yazarın Yenisey Irmağıyla Bulgaristan arasına yerleştiğini iddia ettiği kültür çevresinin içinde Kuzey Afrika’yı saymasıydı. Acaba yazarın kast ettiği alan Yenisey’den başlayarak güneyden dolaşıp Kuzey Afrika’ya, oradan da Bulgaristan’a mı gelmektedir? Yoksa Kuzey Afrika’da Bozkır’da, Harezm’le Sogdiana arasında bir bölge midir?

Birkaç sayfa sonra ise yazar “Dikkat ediniz Mısır’daki en eski piramidin M.Ö. 2.200 yılında yapıldığı sanılmaktadır”[6] der ama bu da yanlış bir bilgidir. Mısır’da, günümüze ulaşan en eski piramit Sakkara’da bulunan Basamaklı Piramittir. III. Hanedan Dönemi Firavunlarından Djoser tarafından yaptırılan bu piramidin tarihi M.Ö. 2.600’den öncedir. Yani yazarın verdiği tarihten yaklaşık 400 yıl daha eskidir.

“Sonuç olarak elimizdeki bu kitap bir tarih kitabı değildir. Tarih öncesi kaynakları irdeleyen ve bu kaynakların tarafgirliğini ve tarihi gerçekleri saptırıcılığını gözler önüne seren ve bütün delillerini de genetik alt yapısıyla destekleyen ve tamamıyla akademik olan ilk arkeogenetik araştırmadır” diyor yazar. [7] Türkiye’deşimdiye kadar uğraşılmamış bir alan olan arkeogenetik konusunda birkaç makale dışında herhangi bir şeye ulaşamadık. [8] Bizim doğrudan bilgi sahamıza girmediğinden bu konuyu şimdilik geçiyoruz. Ancak Kanuni’nin I. François’ya yazdığı meşhur mektuba benzer şekilde bol “ve”li kurulan cümledeki  “tamamıyla akademik” kısmı ilginç. Şimdiye kadar yaptığımız eleştirilerden sonra akademiklik iddiası hakkında okurlarımız ne düşünecektir, merak ediyoruz.











[1] Sf. 57.
[3] Sf. 56.
[4] Sf. 59.
[5] Sf. 59.
[6] Sf. 61
[7] Sf. 65.
[8] Ulaştıklarımız içindekilerin en önemlisi http://arkeolojigazetesi.com/?p=690

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder