İstanbul-Adapazarı arasından sonra, Adapazarı-Bilecik arası,
yani Sakarya Vadisi tamamen bitmiş durumda. Son yapılan otoyol ve hızlı tren
hatta nedeniyle, milyonlarca yılda oluşmuş Sakarya Vadisinin doğal yapısı
tamamen ortadan kalkmış. Sakarya Nehri, önüne kurulan saçma sapan bentler ve
üzerindeki gelişigüzel tren, karayolu vs köprüleri yüzünden kimi yerlerde
bataklığı andırıyor. Akıntısını tamamen kaybetmiş..
En azından son 800 yıl içinde, yani Türk hakimiyeti
döneminde oluşmuş yerleşim yerlerinin bir kısmı yeni yolların dışında
kaldığından ıssızlaşmış. Zaten iş istihdamı anlamında çeşitli zorluklar yaşayan
bölge insanı, bir de bu yüzden yeni bir işsizliğe, aç kalmamak için yeni bir
göçe zorlanacaktır. Başta tarihi kentlerimizden Bilecik şehir merkezi olmak
üzere, Osmaneli gibi ilçeler bu durumdan en fazla etkilenen yerleşim yerleri
olarak görünüyor. Benzeri şekilde, yüzlerce yıldır, ana yola uzak olmalarının
etkisiyle doğal güzelliklerini bir ölçüde koruyabilmiş olan, başta kendi ilçem
Pazaryeri olmak üzere, pek çok yerleşim yeri de doğal yapısını bozmaya başlamış
durumda.
Kısacası Dörtyol’dan Bozöyük’e kadar olan Sakarya-Karasu
vadileri, betona, asfalta ve toza teslim olmuş durumda..
Tabii medeniyeti asfalt ve beton olarak anlayan müteahhit
kafalılar için bunun bir anlamı yok. Bunun sonuçlarını 1 nesil sonra,
çocuklarımız çekecek. Tabii okudukları lanetle biz de yattığımız yerde
çekeceğiz.
…………………………………………………………………………………………………
Pazaryeri’nin İnegöl-Bursa istikameti henüz bakirliğini
koruyabilmiş ormanlarıyla gayet güzel. Denizden yaklaşık olarak 700 mt yüksek
olan bu ilçe, tarım ve orman arazilerinin iç içe geçtiği bir alandır. Ancak
Bursa tarafına ilerledikçe, doğa tamamen değişiyor. İnegöl Ovasının
başlangıcındaki Kurşunlu beldesiyle birlikte, doğayı mahveden fabrikalar, yeni
inşa edilen beton yığınları görünmeye başlıyor. Bu durum kısa aralarla
Istanbul’a kadar devam ediyor. İnegöl ilçesinin girişinde gördüğüm bir ucube
dikkatimi çekti. Köftesiyle meşhur olan ilçenin bu özelliğini gösterebilmek
için olsa gerek, dev bir el, elde dev bir çatal ve çatalın ucunda da dev bir
köfteden oluşan kompozisyon gerçekten garipti. Hatta “ucube” diyesim geldi..
Bursa şehri de tamamen bitirilmiş. Tarihi Tophane ve
Hisar’ın hemen önüne, devlet eliyle TOKİ tarafından dikilen devasa beton
bloklar, kentin bütün her şeyini alıp götürmüş. Bu haliyle şehrin dünüyle
bağlantısı tamamen kesilmiş. Şehir iri bir uydu kent halini almış. Tarihinde
tramvay olmayan kente, şehir merkezinin en işlek caddelerinden birisi olan
Cumhuriyet Caddesi kapatılarak döşenen “nostaljik tramvay”, şehir trafiğini
mahvetmiş. Ayrıca, İDO’nun özelleşmesiyle
birlikte yaşanan aksaklıkların bir kısmını da yaşadım. Bursa şehir merkezinde,
İDO bileti alma imkanınız yok. Büro var ancak biletler sadece internet
üzerinden satılıyor(muş). Bu durumdan yararlananlarsa otobüs şirketleri olmuş.
Son yıllarda Mudanya ya da Yalova üzerinden Istanbul’a giden yolcular, artık bu
olanak zorlaştığından otobüs şirketlerini tercih ediyor. Bu sefer de
Topçular-Eskihisar arasında, yoğunluk artmış. Her ne kadar sadece yarım saat
beklesek de, yine de kalabalık görünüyordu.
36 saatlik bu turun sonunda, bir de İstanbul trafiğiyle
ilgili birkaç şey söylemek gerekir. Köprü ve karayollarındaki bakım-onarım
çalışmaları ilk başladığı gün, ortalık ayağa kalkmıştı hatırlarsınız. Tv
kanalları, gazeteler, internet siteleri konuyla ilgili yayınlar yapmışlardı.
Sonra nedense bu yayınlar birden kesildi. Dışarıdan bakan, ilk günkü
sıkıntısından sonra bu durumun çeşitli şekillerde düzeldiğini/düzeltildiğini
zannederdi. Fakat gece saat 23.00 civarı geçtiğimiz F.S.M. Köprüsünde
gördüklerim bana bunun sadece kanıksandığını anlattı. Bizim tersimize,
Avrupa’dan Anadolu’ya geçen tarafta kamyon, tır ve otobüslerin yoğun olduğu,
5-6 km’lik bir araç kuyruğu vardı. Anlaşılan o ki, biz İstanbullular, bu
çalışmaların bir an evvel bitmesi için dua etmeye başlamalıyız. Yoksa halimiz
harap..