14 Mart 2017 Salı

FARK GÖREMİYORUM. YA SİZ?


Eski bir reklam repliğiydi: "Fark göremiyorum ya sen?" 

Aşağıda aynı gazeteden (sözcü) iki haber fotoğrafı var. Birisi bugüne (14 Mart 2017) ait. Başlığı: "TRT’de büyük skandal! ‘Psikolog’ diye yayına çıkarttıkları kişi fizik mezunu çıktın!" Ve devamla "BİMER, Akıncı’nın sağlık meslek grubunun bir mensubu olmadığını kaydederek, Akıncı hakkında idari ve adli işlemlerin başlatıldığını ifade etti. BİMER tarafından gönderilen yazıda, Akıncı’nın izinsiz ve yetkisiz sağlık hizmeti verdiğinin tespit edildiğinin de altı çizildi." http://www.sozcu.com.tr/hayatim/magazin-haberleri/trtde-buyuk-skandal-psikolog-diye-yayina-cikarttiklari-kisi-fizik-mezunu-ciktin/


Şimdi gelelim diğer fotoğrafa. 20 Temmuz 2016 tarihli bu haberin başlığı "Ünlü Türkolog Kazım Mirşan hayatını kaybetti". http://www.sozcu.com.tr/2016/egitim/unlu-turkolog-kazim-mirsan-hayatini-kaybetti-1322627/ Devamındaysa bir sürü "şey" sıralanmış. Lakin yukarıda bir fizikçinin doktor olarak çıkmasını (haklı olarak) büyük skandal diye veren bu böyyük muhalif gazete, Kazım Mirşanla alakalı haberde onun aslında İnşaat Yüksek Mühendisi olduğunu yazmayı sanırım unutmuş! Evet Mirşan İnşaat Yüksek Mühendisi idi. Tarih, dil, arkeoloji vb eğitimleri yoktu, yoktu ama maşallah herkes "büyük Türkolog" demekte sakınca görmedi. Şimdi soruyorum, ilk fotoğraftaki fizikçiyi doktor diye piyasaya çıkartmakla İnşaat Yüksek Mühendisi Kazım Mirşan'ı "Türk tarihinde mühim keşifler yapan büyük Türkolog profesör" diye tanıtmanın ne farkı var? Yahu insan biraz tutarlı, mantıklı olur.


Foto: 1.  http://www.sozcu.com.tr/hayatim/magazin-haberleri/trtde-buyuk-skandal-psikolog-diye-yayina-cikarttiklari-kisi-fizik-mezunu-ciktin/



Foto: 2. http://www.sozcu.com.tr/2016/egitim/unlu-turkolog-kazim-mirsan-hayatini-kaybetti-1322627/


7 Mart 2017 Salı

ÇİZMEDEN YUKARI ÇIKANLARA!

Uydurmacı taife şimdi de beni Türkçülük damarımdan vurmaya çalışıyorlar akılları sıra. "Türkçü böyle yapar mı" deyip "sen Türkçü değilsin" demeye getiriyorlar. Bir defa ben Türkçülüğümü ve Türkçülük konusunda yaptıklarımı kimseye izah ve de ispatlayacak değilim. Bilmesi gerekenlerin biliyor olması benim için yeterlidir. Lakin hep dile getirdiğim şekilde "ideolojiler gelenekselcidir. Bir tür usta-çırak ilişkisi ya da el verme yoluyla devam eder". Şimdiye dek Türkçülük noktasında esamilerini duymadığımız tiplerin bugün kalkıp Türkçülükten dem vurması, dahası Atsız'ı kendi kafalarına göre şekillendirmeye çalışmaları, nevzuhur bir Atsız tipi yaratmaya çalışmaları karşısında daha evvel 6 Aralık 2016 tarihli "Atsız'ın Bilimadamlığı" başlıklı yazımda yer verdiğim Atsız'dan bazı cümleleri tekrar buraya alıyorum. Herkes haddini bilsin.

"Son yıllarda, bilhassa hükümetin millî kültür meselelerine fazla ehemmiyet vermesinden sonra, memleketimizde bir sürü alaylı âlim türedi. Edebiyat, dil ve tarih sahasında ilmî olmak iddiasıyla birçok şeyler yazıldı. Buda’nın Türk olduğu, Arapçının Türkçe’den çıktığı, Türklerin aryanî ve divan edebiyatının gayrı ahlâkî olduğu ispat olundu (!). Dil ve tarih o kadar müptezel oldu ki iştikakçılıkta, palavra atmakta kabiliyetli ne kadar insan varsa hepsi âlim kesildi. Ya felsefe sahasında kemale ermelerinden, ya edebiyat ve tarihçiliğin kendilerine pek kolay gözükmesinden, yahut da felsefe tahsilinin kendilerine bir nevi felsefi görüş kabiliyeti vermesinden dolayı olacak, felsefeciler de bu işe burunlarını soktular. Fakat dil ve tarih sahası felsefe gibi her şeyin bir pundunu bulmak olmadığından yalnızca gülünç olup kaldılar." (Atsız, "Alaylı Alimler", ORHUN, 21 Mart 1934, Sayı: 5)

"Hasan Âli Beyin Türk Dili Tetkik Cemiyetinde kolbaşı olduğunu öğrendikten sonra zavallı Türkçe’nin istikbalini düşündüm. Ortaya atacağımız yeni ve büyük Türk dilini, demek böyle diplomasız mühendisler yapıyor. Garp medeniyetine girerken her şeyden önce onun ihtisas sistemini almak icap ettiği halde buna hiç riayet olunmaması, ve hele mühim yerlere H. Âli Bey gibi ehliyetsizlerin getirilmesi ne hazin şeydir. Edebiyatla bir parçacık, o da en dışından alâkadar olan H. Âli Bey gibi amatör müptedileri dil cemiyetinde kolbaşı yapmakla, meselâ Abidin Daver Bey’i Yavuz’a süvari yapmak arasında hiç bir fark yoktur. Alaylı âlimlerin eline kalan Türk dilinden katiyen bir hayır gelmeyecektir. Nitekim hâlâ ortaya müspet bir iş koyamadılar; ve katiyetle iddia ediyorum ki koyamayacaklardır da.. Bunların meydana koyacağı esere kimin itimadı olur ki? Muallimler köylerden on binlerce kelime toplar, dil cemiyetine yüzlerce rapor gönderir, fakat H. Âli Bey gibi alaylıların elinde bulunan bir cemiyet ondan istifade yolunu nasıl bulur?" (Atsız, "Alaylı Alimler", ORHUN, 21 Mart 1934, Sayı: 5)

"Son zamanlarda bir dergide, Etrüsk yazısını okuyan ve keşifler yapan bir yerli bilginden bahsolundu. Hatta, okunmuş bir hayli kelime de neşrolundu. Fakat bunlar arasındaki kral ve cumhurbaşkanı anlamına gelen iki ayrı kelimeyi görünce, ciddi tarafı olmadığına kanaat getirip ilgilenmedim." (Atsız'ın Adile Ayda'ya yolladığı 2 Eylül 1974 tarihli mektup)

" "Türklerin Aryani sayılması neticesinde meydana çıkan telakkilerden birisi de Hititlerin Türk olmasıdır. Bunu ileri süren nazariyeciler, Türklerin anadoludaki eskiliklerini ispat etmek ve bir veraset hakkı bulmak istiyorlar. Şüphesiz hissi cihetten bunu hepimiz isteriz. Fakat, ortadaki hakikat şudur: Hititlerin abideleri okunmuş ve onların Türk değil, Aryani oldukları anlaşılmıştır. Hititlere intisap için Aryaniliği kabul ise, bizim için çok tehlikeli bir yoldur. Bir defa ırkımızın antropolojik hususiyetleri hiç de Aryanilere uymaz. Hatta bizim antropolojik hususiyetlerimizi inkar ederek Anadolu Türkünü eski Yunanlıların bekayası diye göstermek isteyenlere faydalı bir zemin hazırlamış oluruz." (Atsız, "Türkler Hangi Irktandır", Atsız Mecmua: 6, 1931)

"Türkler için yabancı kavimlerin medeniyetine sahip çıkmaya lüzum yoktur. Biz, bizzat kendi yarattığımız medeniyeti tamamen meydana çıkarabilirsek vazifemizi yapmış oluruz" (Atsız, "Türkler Hangi Irktandır", Atsız Mecmua: 6, 1931)

"Hasan Ali Bey çizmeden yukarı çıkmayın. Ben içtimaiyat kitabı yazmaya kalkıyor muyum?" (Atsız, "Alaylı Alimler", ORHUN, 21 Mart 1934, Sayı: 5)

6 Mart 2017 Pazartesi

VAH Kİ VAH!

Güdül Salihler Köyü yakınlarında merhum Servet Somuncuoğlu tarafından keşfedilen ve tanıtılan kaya resmi alanları önce Servet Somuncuoğlu tarafından hazırlanan "Damgaların Göçü" aıyla 3 (üç) bölüm halinde TRT-Belgesel kanalında yayınlanmış, Eylül 2012'de ise kitap halinde sunulmuştur. 1. fotoğrafta merhum Somuncuoğlunun bin güçlükle hazırlayıp yayınlattığı bu kitabın kapağını görmektesiniz.

Bugün yayınlandığını öğrendiğim bir başka kitapsa (bkz. 2. fotoğraf) Necati Demir imzasını taşımakta. Burada birkaç problem var. En öncelikli sorun sayın Doç. Dr. Mustafa Aksoy hocamızın tesbit ettiği üzere kapak. Kapakta bulunan şekil, rahmetli Somuncuoğlu tarafından hazırlanmıştı. Kapaktaki şekli aynen almanın Türkçemizde bir değil, bir kaç karşılığı da bulunmaktadır. Ancak bunu burada dile getirmek gereksiz olur.

İkinci kitabı okumadım. Ancak yazarla alakalı başka bazı tesbitlerim de olduğundan sormak ihtiyacı hissediyorum:

1. Yazar, Türkçe Eğitimi Ana Bilim Dalında profesördür. Arkeolojik malzemeyi, hele ki kaya resimleri gibi tamamen uzmanlık gerektiren bir alanı, hangi bilgi birikimle yorumlamıştır? Bu durumda mesela ben de dil öğretimiyle alakalı kitap yazabilir miyim?

2. Güdül Salihler Köyü arazisinde bulunan kaya resmi alanlarıyla alakalı arkeolojik çalışma, henüz, yapılmamıştır. Bu sebeple alanla alakalı tek ciddi yayın, merhum Servet Somuncuoğlu'nun yukarıda bahsettiğim kapsamlı eseridir. Yazar acaba kapakta olduğu gibi içerikte de "nasılsa vefat etti" düşüncesiyle bunları kullanmış olabilir mi? Bilmiyorum. Rahmetli Servet Somuncuoğlu'nun yukarıda bahsi geçen belgeselin çekimleri sırasında ne sıkıntılar yaşadıkları, ekibin bilimsel heyetinde bulunan sayın hocalarımıza da sorulabilir.


"Kitabı okumadın da ne diye hakkında yazıyorsun?" diyenlere de peşin peşin şunu söylemek isterim; bir tv programında Moğolistandaki Tonyukuk Anıt Alanının yanında röportaj verirken "Tonyukuk Kağan ordularını toplayıp buraları işgal eden Çinlileri kovdu. Hep birlikte Ötüken'e gittiler" diyen, başka bir programdaysa 120 kitap yazdığını söyleyen yazarın böyle kendi alanıyla zerre alakası olmayan bir konuda yazdığı "şey"in ciddiliği konusunda şüphelerim yüksek. Kaya resimleriyle alakalı kitap yayınlamak Türk Dili Eğitimi hocasına kaldıysa eğer vah ki vah!

Görelim, bakalım ne olacak...