1980’li yıllarda geçen çocukluğum, TV’den ziyade radyo başında geçerdi. O yıllarda sadece akşam olan TV yayınlarına nazaran hatırladığım kadarıyla sabah 05.00 civarı başlayan bir radyo yayını mevcuttu. İşte ben, okuldan eve dönüşlerim sırasında radyoyu açar, bir taraftan ödevlerimi yapar, diğer taraftan radyo programlarını dinlerdim. Bir programı dün gibi hatırlarım: “Tarih’in Büyük İhanetleri”. Kim bilir, belki bu program benim ilerleyen ve biraz da geç bir zamanda arkeolog ve tarihçi olmama vesile olmuştu. Bundan birkaç yıl önce, bu programı Servet Ağabey’in hazırladığını öğrendiğim zaman nasıl şaşırmıştım anlatamam. Servet ağabeyin ardından yazdığım yazıda kendisiyle tanışma öykümüzü ve görüşmelerimizi anlatmıştım. Aramızdan ayrılışının 1. Yıl dönümünün yaklaştığı bu günlerde, biraz da mesleki açıdan Servet ağabeyi anlatmak isterim.
Hepimizin bildiği gibi Servet ağabey, 10 yıllık çalışmalarını 3 ayrı kitap ve belgeselde topladı. Zaten kamuoyunun onu tanıması da bu sayede oldu. Kendisi her seferinde şunu söylerdi “Ben Türkoloji
Hepimizin bildiği gibi Servet ağabey, 10 yıllık çalışmalarını 3 ayrı kitap ve belgeselde topladı. Zaten kamuoyunun onu tanıması da bu sayede oldu. Kendisi her seferinde şunu söylerdi “Ben Türkoloji
mezunuyum ancak, bu çalışmaları belgeselci gözüyle inceledim ve yayınladım. Bunlarla ilgili çalışmaları yapacak olanlar Türkologlar, tarihçiler ve arkeologlardır”. Bu şekilde hem işi uzmanlarına bırakıyor, hem de sunduğu eserlerin ciddi bir şekilde incelenmesini amaçlıyordu. Dikkat edilirse, kendisi tarihleme yapmaktan özellikle kaçınmıştı. Kitaplarında ve belgesellerinde verilen bazı tarihlendirmeler hep, daha önceden bilim adamlarınca yapılmış tarihlendirmelerdi. Bunun dışına çıkıp bol keseden tarih ileri sürmezdi. Aslında bu da kendisinin nasıl ciddi çalıştığını ve bilimsel ahlaka ne kadar titizlikle uyduğunun bir göstergesiydi. Yoksa Türk coğrafyası ve Amerika kıtasında gezdiği ve pek çoğunu ilk kez kendisinin gördüğü kaya resmi alanlarıyla alakalı bir alay tarihlendirme verebilir, buna da kimse kolay kolay “hayır” diyemezdi. Ancak Servet ağabey, bilimsel ahlaka son derece önem vererek başta tarihlendirme olmak üzere son ve kesin söz söylemeyi, konunun gerçek uzmanlarına bırakmıştır. Bu yüzdendir ki belgesel çalışmalarının tamamında, alanlarının önemli akademisyenleriyle çalışmıştır. Ve yine bu yüzden, Servet ağabeyin çalışmaları, Türk tarihiyle ilgili olduğu söylenen diğer bütün çalışmalardan ayrı bir yerde durur.
Servet Ağabey’in çalışmaları üniversitelerde tarih, Türk dili ya da arkeoloji okuyan pek çok genç öğrenciye yeni bir kapı araladı. O kendisine müracaat eden hiç kimseyi geri çevirmez, herkese çalışacakları alanla ilgili yardımcı olurdu. Bundan sonra gelecekler için, o yardımdan mahrum kalmak büyük kayıp. Yakınında olanlar, Servet ağabeyin daha büyük projelerinin olduğunu bilir. Bundan sonra o projeleri, bizler için zor da olsa, arkadan gelenler tamamlayacak. Zaman gelip Türk tarihi bittiğinde, Servet Somuncuoğlu’nun adı ve çalışmaları o tarihin önemli bir yerinde olacaktır.
Tanrı Dağ’da, ataların yanındaki ruhu şâd olsun!
T.T.K.
Not: Bu yazı ilk olarak Gencay Dergisi'nin Ağustos-2014 tarihli sayısında yayınlanmıştır. http://www.gencaydergisi.com/dergi/GencayDergisi31-Agustos2014.pdf
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder