Yazar “Avrasya’da Demir Çağı” başlığını taşıyan
bölümde de[1], diğer pek çok bölümde
olduğu gibi ve kendi yazdıkları hilafına İskit tarihini ve kurganlardan çıkan
eserleri anlatmakta.
Yazar, genel olarak yapılan bir yanlışı burada
tekrarlamakta. Altın Elbiseli’nin bulunduğu Esik Kurganıyla Kırgızistan’da
bulunan Issık Kul, bizde genelde birbirine karıştırılır. Bir de yazar aynı
kurganı anlatırken “Ölü sırt üstü yatırılmış ve başı batıya çevrilmiştir”[2] der. Lakin Esik
Kurganında şimdiye kadar ölüyle ilgili ne bir parça kemik, ne de ölü külü
bulunmuştur. Yani “ölü” demek bizce anlamsızdır.
Yazar kurganla
ilgili bilgilere devam ediyor: “Issık (yani Esik) Kurganında yapılan Karbon 14
çalışmaları her ne kadar M.Ö. 5. Yy’dan kaldığını göstermekte ise de Jakobsen
bunun mümkün olmayacağını, buluntuların en az iki yüz yıl daha eski olması
gerektiğini söylemektedir. Yani mezar M.Ö. 700’lerden çok daha önceden
kalmadır.”[3] İyi de madem Karbon 14
testleri, kurganın yaşını M.Ö. 5. Yy olarak gösteriyor, kim ve neci olduğunu bu
sözlerden anlayamadığımız Jakobsen isimli bilim adamı(?) hangi gerekçelerle bunun
tarihini “en az iki yüz yıl önceye” çekmektedir? Yazar adeti olduğu üzere bununla
ilgili de bir kaynak göstermemiştir. Ancak kullanılan cümleler akla bazı
soruları da beraberinde getirmektedir. Şöyle ki M.Ö. 5. Yy 499-400 arasındaki
tarihi kapsar. Bu tarihten 200 yüz yıl öncesi ise 699-600 arasını anlatır.
Durum buyken, yani yazarın ismini verdiği Jakobsen kabaca 700-600 arasını
işaret ederken, yazar acaba hangi ilmi gerekçelerle bunu “M.Ö. 700’lerden çok
daha önceye” tarihlendirmektedir? Doğrusu merak ediyoruz. Hem de, yukarıda
belirttiğimiz gibi kurgandan dna’sı alınıp incelenebilecek herhangi bir örnek
de çıkmamışken!
Yine aynı sayfanın sonunda[4] yazar, Bozkır Mezar
Kültürünün önemli öğelerinden biri olan, defin sonrası kurganda kesilen ve
sonra da üstüne dikilen kurban atları için “boğazlanan” tabirini kullanmakta.
Kurban hayvanı için boğazlanmak tabiri bizce şık değil.
Diğer sayfada yazar Hitit Kaya Resimlerinden söz
ediyor. [5] Ama biz arkeologlar ve
eskiçağ tarihçileri biliriz ki Hitit döneminde kaya resminden değil, kaya kabartmalarından
söz edebiliriz. Bu kabartmalar içinde özellikle Konya İvriz’deki ve Yazılıkaya
Kutsal Alanındakiler önemlidir.[6] Kısacası Hitit
kültüründe kaya resminden değil, kaya kabartmalarından söz edebiliriz.
Devamında yazar şunları söylüyor:[7] “Muhtemelen M.Ö. 3.500’lerde
Kafkasya’dan kalkan ve Maykop Kültürünün çocukları olan Basklar ve Hiksoslar
M.Ö. 1.700-2.000’lerde tekerlekli arabaları ve atlarıyla muhteşem bir resmigeçitle
Anadolu’dan Suriye ve Mısır yoluyla İber’e geçerken tanrılaştırıldılar.”[8] Tabii zaten Mısır’dan
İber yarımadası (yani bugün İspanya ve Portekiz’in üzerinde bulunduğu yarımada)
iki adımlık yol.
Hemen sonra “Grek kaynakları bugün bile hala
İskit ve Sarmat yer simlerini korumaktadır”[9] diyen yazar, bizi bir
kere daha şaşırtmakta, düşündürmeye, hem de kara kara düşündürmeye devam
etmektedir.
Bir sonraki sayfada[10] Herodot’un Tarih
kitabından uyarlanan bir harita verilmiştir.[11] Yazar bu haritanın
resim altında “Heredot’a göre M.Ö. 450’de Büyük İskitya” yazmıştır. [12] Ama dediğimiz gibi bu
harita İskit haritası değil, dünya haritasıdır. Haritaya dikkat ederseniz,
Scythia olarak isimlendirilen alan, bugünkü Ukrayna’nın güneyinde, Don ve
Dinyeper nehirleri arasındaki bölgedir. O kadar ki bu haritada Kırım yarımadası
bile İskit Ülkesi olarak gösterilmez. Farklı bir isimle, Taurica olarak
adlandırılır.
Yazar, İskitlerin batısında Trakyalıların
yaşadığını söyler. [13] Trakyalı değil,
Traklar. Zira coğrafya halka değil, halk coğrafya’ya ismini vermiştir. Trakya,
Trakların yaşadığı ülke demektir.
İskit-Kimmer mücadelesini ve İskitlerin Ön-Asya’yı
ele geçirmelerini anlatırken şu satırlara rastlamaktayız: “Kafkaslar yoluyla
Anadolu’ya göçen Kimmerlerin yurtlarına yerleşip bir kısmını içlerinde
erittiler. Kalanlar İran’a kaçıp Med Krallığına sığındı. Fakat İskitler hem
Kimmerleri, hem Med Krallığını yok ettiler hem de Ortadoğu’da çok büyük bir
alanı yağmalayarak ta Mısır’a kadar ulaştılar. Üç yüz yıl süren yönetimleri
süresince…”[14]
Yazar tarihçi olmadığı için belki bilmez ama biz söylemiş olalım: Kronolojisiz
tarih olmaz! Kronoloji de sadece yıl, ay belirterek değil olayları bir düzen
içinde anlatarak olmalıdır. Yazarın alıntıladığımız ilk cümlesinden sanki “Kimmerler
kendiliklerinden göç etmişler ve arkalarından gelen İskitler de onların Anadolu’daki
topraklarını ele geçirmişler” gibi bir anlam çıkıyor. Gerçek farklıdır.
Kimmerler, İskitlerin baskısıyla Kafkasları geçip güneye inerler. Bu bölgede
yaklaşık yarım asır kalırlar. Hem Urartu, hem de bugünkü Azerbaycan
topraklarındaki Manna-Mada beyliklerine paralı askerlik yaparlar. Ancak bir
süre sonra İskitlerin bölgeye gelmeleri karşısında Kimmerler batıya, Anadolu’ya
göçerler. M.Ö. 7. Yy boyunca da Anadolu’da yaşarlar. Med Krallığıysa ancak M.Ö.
7. Yy’ın son çeyreğinde ortaya çıkar. Dolayısıyla da İskitlerin önünden kaçan
Kimmerlerin, o tarihlerde olmayan Medlere sığınması diye bir durum da mümkün
değildir. İskitlerin Med Krallığını ve Kimmerleri yok etmeleri de, hem Med
Krallığının daha ortada olmaması, hem de Kimmerlerin Anadolu’da bulunmaları
dolayısıyla olanaksızdır. Kimmerler yaklaşık M.Ö. 590 yılı civarına kadar
Anadolu’da kalmış, ancak bu tarihten sonra Lidyalılar tarafından Anadolu’dan
çıkartılmışlardır. Medlerse, dediğimiz gibi M.Ö. 7. Yy’ın son çeyreğinde çok
güçlenerek Kızılırmak’tan İndus Nehrine kadar uzanan alana egemen olmuşlar,
ancak yaklaşık olarak M.Ö. 550 yılı civarında, Persler tarafından ortadan
kaldırılmışlardır.[15] Konu hakkında bu
derece kesin bilgi vermemizin ana sebebi, Y. Lisans Tezimizin konuyla alakalı
olması dolayısıyladır.
Gelelim İskitlerin bölgede üç yüz yıl hakim
oldukları sözüne. Biz bölgeyle ilgili çalışmalarımızın sırasında, eski yeni,
yerli yabancı hiçbir kaynakta bu tarihi ne gördük, ne duyduk. Herodot Tarihinde
İskitlerin 28 yıl boyunca bütün Ön Asya’ya hakim olduklarını, ancak Medlerin
komplosu neticesinde bu hakimiyetlerinin sona erdiğini söyler. Bunun dışında
elimizde herhangi bir yazılı kaynak, maalesef, yoktur. O halde yazar bu üç yüz
yıl sonucuna nasıl ve nereden ulaşmıştır? Tarih, hele ki Türk tarihi bu kadar
hafife alınacak bir alan mıdır? Ciddiyet, biraz ciddiyet.
[1] Sf. 119.
[2] Aynı
sayfa.
[3] Sf.
119-120.
[4] Sf. 120.
[5] Sf. 121.
[6] Daha geniş
bilgi için http://www.hittitemonuments.com/index-t.htm
.
[7]
Hititlerle ne alakası vardır denmesin. Kitabın geneli, bu şekilde alakalı
alakasız konuların harmanı.
[8] Sf. 122.
[9] Sf. 123.
[10] Sf.
124.
[11] Harita:
3.
[12] Harita’ya
ulaşmak için http://www.henry-davis.com/MAPS/Ancient%20Web%20Pages/109A.html
[13] Sf.
124.
[14] Sf. 125.
[15] Ayrıntılı
bilgi için Herodotos Tarihine bakabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder