29 Haziran 2012 Cuma

2 GÜNLÜK GEZİ


İstanbul-Adapazarı arasından sonra, Adapazarı-Bilecik arası, yani Sakarya Vadisi tamamen bitmiş durumda. Son yapılan otoyol ve hızlı tren hatta nedeniyle, milyonlarca yılda oluşmuş Sakarya Vadisinin doğal yapısı tamamen ortadan kalkmış. Sakarya Nehri, önüne kurulan saçma sapan bentler ve üzerindeki gelişigüzel tren, karayolu vs köprüleri yüzünden kimi yerlerde bataklığı andırıyor. Akıntısını tamamen kaybetmiş..

En azından son 800 yıl içinde, yani Türk hakimiyeti döneminde oluşmuş yerleşim yerlerinin bir kısmı yeni yolların dışında kaldığından ıssızlaşmış. Zaten iş istihdamı anlamında çeşitli zorluklar yaşayan bölge insanı, bir de bu yüzden yeni bir işsizliğe, aç kalmamak için yeni bir göçe zorlanacaktır. Başta tarihi kentlerimizden Bilecik şehir merkezi olmak üzere, Osmaneli gibi ilçeler bu durumdan en fazla etkilenen yerleşim yerleri olarak görünüyor. Benzeri şekilde, yüzlerce yıldır, ana yola uzak olmalarının etkisiyle doğal güzelliklerini bir ölçüde koruyabilmiş olan, başta kendi ilçem Pazaryeri olmak üzere, pek çok yerleşim yeri de doğal yapısını bozmaya başlamış durumda.

Kısacası Dörtyol’dan Bozöyük’e kadar olan Sakarya-Karasu vadileri, betona, asfalta ve toza teslim olmuş durumda..

Tabii medeniyeti asfalt ve beton olarak anlayan müteahhit kafalılar için bunun bir anlamı yok. Bunun sonuçlarını 1 nesil sonra, çocuklarımız çekecek. Tabii okudukları lanetle biz de yattığımız yerde çekeceğiz.

…………………………………………………………………………………………………

Pazaryeri’nin İnegöl-Bursa istikameti henüz bakirliğini koruyabilmiş ormanlarıyla gayet güzel. Denizden yaklaşık olarak 700 mt yüksek olan bu ilçe, tarım ve orman arazilerinin iç içe geçtiği bir alandır. Ancak Bursa tarafına ilerledikçe, doğa tamamen değişiyor. İnegöl Ovasının başlangıcındaki Kurşunlu beldesiyle birlikte, doğayı mahveden fabrikalar, yeni inşa edilen beton yığınları görünmeye başlıyor. Bu durum kısa aralarla Istanbul’a kadar devam ediyor. İnegöl ilçesinin girişinde gördüğüm bir ucube dikkatimi çekti. Köftesiyle meşhur olan ilçenin bu özelliğini gösterebilmek için olsa gerek, dev bir el, elde dev bir çatal ve çatalın ucunda da dev bir köfteden oluşan kompozisyon gerçekten garipti. Hatta “ucube” diyesim geldi..

Bursa şehri de tamamen bitirilmiş. Tarihi Tophane ve Hisar’ın hemen önüne, devlet eliyle TOKİ tarafından dikilen devasa beton bloklar, kentin bütün her şeyini alıp götürmüş. Bu haliyle şehrin dünüyle bağlantısı tamamen kesilmiş. Şehir iri bir uydu kent halini almış. Tarihinde tramvay olmayan kente, şehir merkezinin en işlek caddelerinden birisi olan Cumhuriyet Caddesi kapatılarak döşenen “nostaljik tramvay”, şehir trafiğini mahvetmiş.   Ayrıca, İDO’nun özelleşmesiyle birlikte yaşanan aksaklıkların bir kısmını da yaşadım. Bursa şehir merkezinde, İDO bileti alma imkanınız yok. Büro var ancak biletler sadece internet üzerinden satılıyor(muş). Bu durumdan yararlananlarsa otobüs şirketleri olmuş. Son yıllarda Mudanya ya da Yalova üzerinden Istanbul’a giden yolcular, artık bu olanak zorlaştığından otobüs şirketlerini tercih ediyor. Bu sefer de Topçular-Eskihisar arasında, yoğunluk artmış. Her ne kadar sadece yarım saat beklesek de, yine de kalabalık görünüyordu.

36 saatlik bu turun sonunda, bir de İstanbul trafiğiyle ilgili birkaç şey söylemek gerekir. Köprü ve karayollarındaki bakım-onarım çalışmaları ilk başladığı gün, ortalık ayağa kalkmıştı hatırlarsınız. Tv kanalları, gazeteler, internet siteleri konuyla ilgili yayınlar yapmışlardı. Sonra nedense bu yayınlar birden kesildi. Dışarıdan bakan, ilk günkü sıkıntısından sonra bu durumun çeşitli şekillerde düzeldiğini/düzeltildiğini zannederdi. Fakat gece saat 23.00 civarı geçtiğimiz F.S.M. Köprüsünde gördüklerim bana bunun sadece kanıksandığını anlattı. Bizim tersimize, Avrupa’dan Anadolu’ya geçen tarafta kamyon, tır ve otobüslerin yoğun olduğu, 5-6 km’lik bir araç kuyruğu vardı. Anlaşılan o ki, biz İstanbullular, bu çalışmaların bir an evvel bitmesi için dua etmeye başlamalıyız. Yoksa halimiz harap..