Daha evvel yine bu blog'da "Atatürk Tarihçi Değildi" başlıklı bir notla birlikte Atsız'ın bir yazısını yayınlamıştım. (http://adilyilmaz.blogspot.com.tr/2015/11/ataturk-tarihci-degildi.html) Bu yazıya olumlu olumsuz pek çok tepki geldi. Olumsuz tepkilerin umurumda olmadığını beni tanıyanlar zaten bilir. O sebeple bu gece gözüme çarpan başka bir yanlışı düzelteceğim.
Facebook'ta şöyle bir paylaşıma rastladım.
"Gafil, hangi üç asır, hangi on asır
Tuna ezelden Türk diyarıdır.
Bilinen tarihler söylememiş bunu
Kalkıyor örtüler; örtülen doğacak.
Dinleyin sesini, doğan tarihin,
Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak,
Yalan tarihi görüp, doğru tarihe giden.
Asya’nın ortasında Oğuz Oğulları
Avrupa’nın Alplerinde Oğuz Oğulları,
Doğudan çıkan biz, batı’da yine biz,
Nerede olsa, ne de olsa kendimizi biliriz.
Hep insanlar kendilerini bilseler,
Bilinir o zaman ki hep biriz.
Türk sadece bir milletin adı değil,
Türk bütün adamların birliğidir.
Ey birbirine diş bileyen yığınlar,
Ey yığın yığın insan gafletleri,
Yırtılsın gözlerdeki gafletten perde,
Dünya o zaman görecek,
Hakikat nerede, hakikat nerede?
Bilinen tarihler söylememiş bunu
Kalkıyor örtüler; örtülen doğacak.
Dinleyin sesini, doğan tarihin,
Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak,
Yalan tarihi görüp, doğru tarihe giden.
Asya’nın ortasında Oğuz Oğulları
Avrupa’nın Alplerinde Oğuz Oğulları,
Doğudan çıkan biz, batı’da yine biz,
Nerede olsa, ne de olsa kendimizi biliriz.
Hep insanlar kendilerini bilseler,
Bilinir o zaman ki hep biriz.
Türk sadece bir milletin adı değil,
Türk bütün adamların birliğidir.
Ey birbirine diş bileyen yığınlar,
Ey yığın yığın insan gafletleri,
Yırtılsın gözlerdeki gafletten perde,
Dünya o zaman görecek,
Hakikat nerede, hakikat nerede?
(Atatürk genç bir Subayken Sinop’ta yazmış olduğu şiir)
İlk dikkatimi çeken Atatürk'ün Sinop'ta ne işi olduğu sorusuydu. Zira her yıl 15 Eylül'de Atatürk'ün Sinop'a Gelişi törenlerle kutlanıyor ve kutlanmaya da devam edecektir. Lakin Atatürk daha evvel geldiyse niye 15 Eylül 1928 gelişi olarak kutlanıyor? Bu paylaşımda bir tarih de olmadığından acaba Atatürk "genç bir subayken" Sinop'ta hiç bulundu mu? Bunu araştırırken Sadi Borak'ın bir yazısına denk geldim. "Atatürk'e Ait Sanılan Şiirler" başlığını taşıyan bu makalede merhum Borak, iki şiiri örnek almış ve bunların neden Atatürk'e ait olamayacağını açıkça izah etmiştir. Bu iki şir arasında yukarıdaki şiir yoktur. Bu yüzden yazının tamamını buraya almıyorum. Merak edenler http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-21/ataturke-ait-sanilan-siirler linkinden okuyabilirler. Bu makalede bizi ilgilendir can alıcı kısımları aşağıya alıyorum:
"Ve böylece anlaşılıyor ki Mustafa Kemal Atatürk Harp Okulu’nda şiirler yazıp ya da çevirip dergilere göndermemiştir."
"Zaten dikkatli bir göz, şiirin kaleme alındığı yer ve tarihe bakarak bunun Atatürk’le ilgisi olmadığını hemen anlar. Çünkü şiirin Sinop’ta kaleme alındığı 25 Aralık 1905 tarihinde, Kurmay Yüzbaşı Mustafa Kemal Şam’da Altıncı Ordu’da görevlidir. Ne o tarihten önce, ne o tarihten sonra Sinop’ta da bulunmuş değildir."
Yukarıdaki şiirin gerçekten Atatürk'e ait olup olmadığını bilmiyorum. Lakin Sinop kısmı, beni bu kısa yazıyı yazmaya itti. Belki de bu şiiri Atatürk yazmıştır. Bilmiyorum. Zaten işin o kısmı benden ziyade Edebiyat Tarihçilerinin ilgi alanına girer.
Yani? Yanisi şu: Atatürk Şair de Değildi! Yaptıklarıyla zaten büyük olan Mustafa Kemal Atatürk'e, yapmadığı şeyleri izafe etmek Atatürkçülük değil, aksine en büyük Atatürk düşmanlığıdır!
Fotoğraf: Atatürk Şamdaki 5. Ordudaki arkadaşlarıyla birlikte. Kaynak: http://www.ata.tsk.tr/index.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder