Yazar kitabının 57. Sayfasında bir
harita vermiştir. [1]
Haritanın altında: “Avrupalıların iddia ettiği Kurgan Modeli’ne göre M.Ö.
4.000-1.000 arası Hint-Avrupa Göçleri” yazıyor. Alıntılanan yerse “Wikipedi.com”
olarak belirtilmiş. İnternet üzerinden alan adları arasında wikipedi.com diye
bir adres yok ancak meşhur wikipedia.com isimli adres mevcut. Sondaki –a sesi
sehven düşmüş sanırım. Bu sitede de “Kurgan Hipotezi Teorisi” maddesine rastlıyoruz.[2]
Gerek lisans, gerek Yüksek Lisans
eğitimimiz döneminde, yazarın yerden yere vurduğu arkeoloji ve tarih
hocalarımız, wikipedia ve benzeri sitelerden alıntı yapmamızı istemezlerdi.
Bunun bahsi geçen sitede çok az bilgi verilmesi, verilen bilgilerin büyük
kısmının doğruluğunun şüphe götürür olması, aklıan esenin o siteye girip bir
şeyler ekleyebilmesi gösterilirdi. Biz de bu kanıdayız. Adı geçen internet
sitesinin özellikle Türkçesinde büyük sıkıntılar olduğunu biliyoruz.
Bu konuyu burada kesiyor ve ana
konumuza dönüyoruz. Yukarıda değindiğimiz haritanın altındaki bilgilerin
kelimesi kelimesine wikipedia’da yazılan resim altından alındığını görüyoruz. Yazar
sadece resim altına yazdıklarını değil, aynı zamanda haritayla ilgili bilgi
verdiği bölümdeki bilgileri de aynı resim altından almıştır.[3] Bunu şuradan da anlıyoruz ki yazar, tıpkı wikipedia'da olduğu gibi haritadaki kırmızı ve kavuniçi renkli alanlardan bahsetmektedir. Ancak kitap, tamamen siyah-beyaz basılmıştır. Bu şekilde yapılan bilimselliğe bizim ilmimizin derecesi yetmiyor maalesef.
İlerleyen sayfalarda şöyle bir şeye
rastlıyoruz: “Doğuya göçle birlikte ise Kurgan Milleti sarı ırkla karışarak
zamanla çekik gözlü hale gelmiş ve mongoloid özellikler kazanmıştır.”[4]
Hala “Türkler beyaz ırktır, sarı ırkla karışmıştır” martavalları. Bazıları bu
saçmalığa ısrar edip duruyorlar. Tanrı aşkına Sarı Irk’tan bahseden, bir tane
aklı başında yayın var mıdır? Dünya genelindeki bilim adamlarından hangisi bu
80 senelik Sarı Irk-Beyaz Irk-Siyah Irk hikayesini ciddiye almaktadır? Ayrıca
Mongoloidlik antropolojik bir özellikken sarı, beyaz ya da siyah ırk masalı ten
rengiyle alakalı bir husustur. İki farklı alanın –ki birinin doğruluğu falan da
yok- terimlerini birbirine karıştırıp sonra da “bu doğrudur. İnanmayan herkes
vatan hainidir” demek kadar saçma bir durum olamaz.
Aynı sayfada “Ziyadesiyle
genişletilmiş gölgeli üçgenlerle bezenen kap kacağa Baykal’da, Kazakistan’da,
Özbekistan’da, Tacikistan’da, Türkmenistan’da, Kuzey Afrika’da, Ukrayna’da,
Tuna boylarında ve Bulgaristan’da rastlanması bu kültürün Yenisey Irmağı ile
Bulgaristan arasına yerleştiğini gösterir” der ve çeşitli kaynaklar verir. [5]
Burada anlatılan ““Ziyadesiyle genişletilmiş gölgeli üçgenlerle bezenen kap
kacağın” ne olduğunu, daha evvel görmediğimiz için bilmiyoruz. O açıdan bir
yorum getirmiyoruz. Ancak bize garip gelen bir durumu da söylemeden
geçemeyeceğiz: Haritaya baktığımız zaman Baykal Gölü’nün Yenisey Irmağının
doğusunda olduğunu görürüz. Hem de aralarında yaklaşık 1.000 km mesafe vardır.
Bu durumda yazarın bahsettiğin kültürün sınırlarını Baykal Gölünde başlatması
daha doğru olmaz mıydı? Tabii asıl dikkatimizi çeken, yazarın Yenisey Irmağıyla
Bulgaristan arasına yerleştiğini iddia ettiği kültür çevresinin içinde Kuzey
Afrika’yı saymasıydı. Acaba yazarın kast ettiği alan Yenisey’den başlayarak
güneyden dolaşıp Kuzey Afrika’ya, oradan da Bulgaristan’a mı gelmektedir? Yoksa
Kuzey Afrika’da Bozkır’da, Harezm’le Sogdiana arasında bir bölge midir?
Birkaç sayfa sonra ise yazar “Dikkat
ediniz Mısır’daki en eski piramidin M.Ö. 2.200 yılında yapıldığı sanılmaktadır”[6]
der ama bu da yanlış bir bilgidir. Mısır’da, günümüze ulaşan en eski piramit
Sakkara’da bulunan Basamaklı Piramittir. III. Hanedan Dönemi Firavunlarından
Djoser tarafından yaptırılan bu piramidin tarihi M.Ö. 2.600’den öncedir. Yani
yazarın verdiği tarihten yaklaşık 400 yıl daha eskidir.
“Sonuç olarak elimizdeki bu kitap
bir tarih kitabı değildir. Tarih öncesi kaynakları irdeleyen ve bu kaynakların
tarafgirliğini ve tarihi gerçekleri saptırıcılığını gözler önüne seren ve bütün
delillerini de genetik alt yapısıyla destekleyen ve tamamıyla akademik olan ilk
arkeogenetik araştırmadır” diyor yazar. [7]
Türkiye’deşimdiye kadar uğraşılmamış bir alan olan arkeogenetik konusunda
birkaç makale dışında herhangi bir şeye ulaşamadık. [8]
Bizim doğrudan bilgi sahamıza girmediğinden bu konuyu şimdilik geçiyoruz. Ancak
Kanuni’nin I. François’ya yazdığı meşhur mektuba benzer şekilde bol “ve”li
kurulan cümledeki “tamamıyla akademik”
kısmı ilginç. Şimdiye kadar yaptığımız eleştirilerden sonra akademiklik iddiası
hakkında okurlarımız ne düşünecektir, merak ediyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder