16 Ocak 2014 Perşembe

BİR KİTAP ELEŞTİRİSİ: TÜRK’ÜN GENETİK TARİHİ-10

Bir önceki yorumumuzda alıntı yaptığımız paragrafın[1] devamında yazar, nedense konuyu M.S. 11. Yy’daki Türk göçlerine ve dönemdeki Anadolu nüfusuyla ilgili tartışmalara kadar getirir.[2]  Bu bölümdeki sonuç kısmına, yani Türk fetihleri sırasındaki Anadolu nüfusunun haddinden fazla abartıldığına biz de katılıyoruz. Ancak dediğimiz gibi, paragrafın önceki bölümüyle bu bölüm arasında konu açısından bağlantı kurmakta zorlanmaktayız.

Bir diğer paragrafta[3] yazar yine isim ya da kaynak göstermedenHintli, Rus ve Japon arkeologların yaptığı çalışmaların kendi fikirlerini ne kadar da desteklediği anlatmakta. Burada geçen “Rus arkeolog ve dilcileri …… burada tutunamayarak İran içlerine geçerek Mittani medeniyetinin yıkılışında yer aldığını ispatlamışlardır” sözüne de itirazımız olacaktır. İsimsiz, cisimsiz Rus arkeolog ve dilcileri geçtik, ama İran içlerinde bulunan bir Mitanni medeniyetini daha evvel işitmemiştik. Bölge hakkında çalışıyor olmamız hasebiyle, bu konuda söz sahibi olduğumuzu düşünüyoruz ve soruyoruz: İran içlerinde bir Mitanni Devleti ya da medeniyeti kurulmuş mudur? Kurulmuşsa ne zaman ve kimler tarafından, hangi tarihlerde kurulmuş ve yıkılmıştır? Bahsedilen grubun İran içlerine göçüyle ilgili arkeolojik ve tarihi kaynaklar var mıdır? Varsa nelerdir? Öyle ya, Mitannilerin bilinen tarihi yaklaşık olarak M.Ö. 1.500-1.300 tarihleri arasındadır. Halkının Hurri, yöneticilerininse Hint-Avrupalı oldukları söyleniyor. Ve asıl önemlisi, yerleştikleri alan Kuzey Suriye ve Güney Anadolu. Yani İran değil!

Yazar bir başka yerde de “M.Ö. 800’lü yıllardan itibaren Sakalar’ın Hükümdar ailesi olan Şu’lardan” bahsediyor. [4]  Şulardan bahseden en eski kaynak, Divan-ı Lugat-it Türki’dir. İskender’in Asya’yı istilası sırasında Fergana Bölgesinde hakim olan Şu Türklerinden ve hanları Şu Kağan’dan bahseder. Ama bunların Sakalarla alakasından bahsetmez. Togan’a göreyse bu destan İskender’in istilası döneminden çok dahaönceye aittir. Her neyse ama kaynaklarımızın hiçbirisinde Saka Hükümdar Sülalesi olan Şular’dan bahsetmiyor. Hele M.Ö. 800’lerden itibaren böyle bir şeyin şimdiye kadar hiç bilinmemiş, yazılmamış, çizilmemiş olması çok enteresan. Geçelim.

Hemen akabinde muhteşem bir mantık silsilesi görüyoruz: “İskit kelimesini etimolojik olarak inceleyebilmek için Yunan El Yazmalarının okunuş özelliklerini bilmek gerekir” ve sıkı durun “Bunun için de Rusça ve İngilizce şarttır!”[5] Lisans eğitimimiz sırasında aldığımız Klasik Yunanca eğitimimiz sırasında, hocamız bize hiç böyle şeyler söylememişti. Eğer söylemiş olsaydı, Helenceyi İngilizceyle çözümlerdik. Tabii o zaman derslerimizden, sınavlarımızdan nasıl bir sonuç alır, hocamızın gözünde ne duruma düşerdik bilemiyoruz tabi.  Yahu en az 2.500 yıldır yazılı kaynaklardan, ki o kaynaklar el yazmaları değil yazıtlardır, takip edebildiğimiz Helence nere, ilk kayıtlarına M.S. 9. Yy’da ulaşılan Rusça ve neredeyse 15. Yy’da oluşan İngilizce nere? Helenceyle bu iki dilin ne tür bir ilgi ve alakası olduğunu anlayabilen varsa bize de açıklasın. En azından bir merakımızdan kurtuluruz.

Devamında “Bizim prehistoryacılarda[6] sağolsunlar İskit’i İngilizce’den Türkçe’ye çevirdiklerinden kelime aynen İngilizce okunuşuyla veriliyor” diyerek Prehistoryacıların günahını aldığının farkında mı acaba? Zira prehistorya kabaca yazının icadından önceki dönemleri konu alan bir ana bilim dalıdır. Tarihsel bakımdan İskitlerle ilgilenen dal Eskiçağ Tarihi’dir. Arkeoloji bilimi açısındansa Klasik Arkeolojinin dönemine girer.

Aynı paragrafın devamında “Terim’in eski Yunancası bilinmiyor ama!” diyen yazar, bir sonraki paragrafta “İskit kelimesi ise Heredot’un[7] kitabında Σκυθής şeklinde yazılır ve Skuzes demektir” diyor. Bu mantıkla Herodot, 20. Yy yazarı oluyor. Öyle ya, hem M.Ö. 5. Yy’da yaşadığını bildiğimiz Herodot’un kitabındaki bir yazımdan bahsedip hem de o kelimenin eski halini bilmediğimizi iddia etmek garip değil de nedir? Ayrıca yazar, Yunan alfabesindeki θ (Theta) harfinin (z) olarak okunduğu kanısına nereden varmış? Herhalde yazar, bunu çözümlemek için Rusçaya danıştı!

Yazar bundan sonra Kimmer ve İskit isimlerinin etimolojisinden bahsettikten sonra “Böylece Türklerin kadim tarihten beri aynı isimle adlandırıldığı çıkıyor ortaya. Guz, Oğuz, Uz, Uts ve Got bunlardan birkaçıdır” der ve böylece Almanca’nın değişik bir lehçesini konuşan, 15. Asıra kadar da Kırımdaki varlıkları takip edilebilen Gotların Türklüğünü, ölmez delillerle(!) ispatlamış(!) oluyor. Biz de buna bilim diyoruz!





[2] Sf. 117.
[3] Sf. 117.
[4] Sf. 118.
[5] Sf. 118.
[6] -da ayrı yazılır ama dizgi hatası deyip geçelim.
[7] Tabii Heredot değil Herodot olacak. 

Hiç yorum yok: