Buraya kadar olan kısımda, yazarın yazdıklarını
alıntılayıp uzun uzadıya yorumladık. Ancak, görüldüğü üzere kitaptaki hatalar
düzeltmekle bitmeyecek gibidir. O nedenle, bundan sonra sadece kısa düzeltmeler
yapacağız.
Yazarın Peisistratos Dönemini anlatırken
isimlerini geçirdiği Hoplitliler diye bir halk yoktur. [1] Helenlerde, ağır
piyadelere Hoplit adı verilirdi.
İskitlerin B. İskender’in ordusunu yendiğine dair
verilen bilgi de hem eksik hem de yanlıştır.[2] M.Ö. 331’de İskender
Gaugamela Savaşı sonucunda Persleri yenmiş ve ancak İran’a hakim olmuştur. Doğu
Seferine M.Ö. 330’da çıkmış ve kaynaklara göre İskitlerle ancak 329-328’de
çatışmıştır. Ayrıca, Hint Seferi sırasında da yenilmiştir.
5. yy’da, Herodot’un, Tarih Kitabında bahsettiği
bütün ülkeleri gezmesi de olanak dışıdır.[3]
İngilizlere kimse Saxon demez.[4] M.S. 5. Yy’dan
itibaren adaya Germen kabileleri Angeller, Saxonlar ve Jutler yerleşmişlerdir.
Onlardan evvel adaya Bretagne adı verilirdi. Bu isim de Kelt kabilesi
Bretonlardan gelir. Ayrıca daha evvel de belirtildiği gibi Saxon=Saka
denklemini de, herhangi bir kanıt olmadığı için, kabul etmiyoruz.
Önceki bölümlerden birisinde 300 yıllık İskit
hakimiyetinden söz eden yazar,[5] nedense bir anda
Herodotos’un verdiği tarihe döner: 28 yıl![6]
“M.Ö. 5. Yy’da Grek kolonilerinin Karadeniz
kıyısında kurulduğu” şeklinde verilen bilgi de yanlıştır.[7] Helen Kolonizasyonu
olarak adlandırılan dönem, kabaca M.Ö. 8. Yy ortalarından başlar ve 6. Yy ortalarına
kadar devam eder. Ayrıca İskitlerin bölgeye gelişi, yazarın da birçok kere
tekrarladığı gibi M.Ö. 9-8. Yy’dır. Bu konularda yazar herhangi bir Eskiçağ
Tarihçisiyle konuşsa, yazılanları okusa, böyle fahiş yanlışlar yapmazdı.
Bir bölüm başlığında geçen “Arkeolojik, Dini ve
Mitolojik Kayıtlara ve Süsleme Sanatlarına Göre İskit ve Sarmatların Genetik
Kompozisyonu”[8]
sözü de anlaşılmaz geliyor. Yukarıda sayılanlardan genetik kompozisyon nasıl
çıkarılır? Acaba yazar Mitolojik kayıtlara dna testi mi uygulamıştır?
Mumbar, işkembeden değil kalın bağırsaktan
yapılan yemektir.[9] Ama yazarın şimdiye kadar yazdıklarının işkenbe-i kübrayla bağlantısını düşününce normal karşılıyoruz bunu.
“Kurgan isim olarak inşaat veya yapı anlamına
gelir”[10] sözünü de ilk kez
duyduğumuzu itiraf edelim. Genel kabul gören şey, kurgan sözünün Korugan’dan
geldiği ve korumak sözüyle ilgili olduğudur.
Taur’dan dağ’a geçişte verilen ses değişimleri[11] bize garip gelmekle
birlikte, dil bilimcilerin alanına girdiğinden bir şey diyemiyoruz. Belki de
doğrudur. Ancak Etrüsk ve Latin dillerinde, dağ anlamına gelen bir Taur sözü
yoktur. [12]
Klasik dönem Helencesinden geçen Taur sözünün de, dağ değil Boğa demek olduğunu
biliyoruz.
Yunan mitolojisinde Hestia, ev ve ocak
Tanrıçasıdır. [13]
Ayrıca, Herodot İskitlerin Ares’e adaklarda
bulunduğundan da bahseder. Yani sadece “bir heykel açıklaması” yoktur. [14]
Yunan Pantheonundaki Savaş Tanrısı Ares’in adının
İskitçe’den geçtiğini de ilk kez duyuyoruz.[15] Hem de Türkçe Yer-sub
sözünden. Doğrusu bu derece yüksek seviyedeki bir ilim(!) karşısında diyecek
söz bulamıyoruz.
“Kıpçak adına Çin Kaynaklarında M.Ö. 3. Yy’da
rastlanması ve bunlardan birisinin Tsyn-cha olduğu[16]” yolundaki bilgi de,
ilk bu kitap vasıtasıyla ulaştığımız bir bilgi. Bunu Çince bilen ve konunun
uzmanı olan sayın hocalarıma bırakıyorum. Ama yazarın bu tarihten, M.S. 1000
yılı civarına kadar Kıpçaklara büyük askeri zaferler[17] atfetmesini de
algılayamadık açıkçası. Çin, İran, Arap, Bizans, Roma ve Rus kaynaklarının
hiçbirisinde geçmeyen, yazıtlarda olmayan bu mühim ilmi bilgiye acaba yazar
nasıl ulaştı?
Hemen devamında “… o güne kadar kurulmuş en büyük
devletlerden birisi olan İkinci Türk Kağanlığını Kıpçaklar yönetiyordu”[18] sözü de garip.
Eşine=Eçine ailesinden gelen Gök-Türk Hükümdarlarının Kıpçaklarla ne alakası
var? Bu kadar da saçmalık olmaz.
Uygur Kağanı Moyen Çur’un 759’daki ölümünden
sonra adına dikilen yazıtın adı Şine-Usu’dur ve yazıtta Kıpçaklardan söz
edilmemektedir. Hele ki Kıpçakların Uygurlara 50 yıldır egemen olduğu[19] yolunda bir şeyin yazıtta
olmasına olanak yoktur. Zira Gök-Türk Kağanlığı’nın yıkılması sonrasındaki
Uygur Kağanlığı dönemi 742’de başlar. Moyen-Çur da, Uygur Kağanlığının ikinci
kağanı olarak 747’de başa geçmiştir. Neresinden tutarsanız elinde kalan bu
hayaller, bir akademisyenin kitabında ne arıyor?[20]
“Doğu Avrupa’ya göçten hemen önce
Kangarların bir kısmı Kıpçakların bir kısmıyla kız alıp verme dolayısıyla
müttefik oldu. Böylece bu yeni birliğe Bacanaklar[21] Birliği adı verildi.”[22] Merak ettim, acaba hangi kaynak bunu veriyor? Wikipedia mı?
Yazarın sözünü ettiği “Peçenek Bulgarları(!) ile
Kıpçakların dil ve etnik birliği olmalı ki 11 yy’da Doğu Avrupa Kıpçak Birliği
altında birleştiler”[23] sözüne de sadece şunu
sormak istiyoruz. Acaba Dernekler Masası’na resmi başvuru yaptılar da yazarda
bu birliğin tüzüğü, müracaat belgesi falan mı var?
Ve asıl bombaya geliyoruz: “Türkiye’de özellikle
üniversitede okutulan batı kaynaklı bütün tarihler ikiyüzlü ve palavradır!
Bizim içimizde de bunların ajanları cirit atmaktadır!”[24] diyen yazara “hadi
oradan” demek istiyoruz. Aslında başka şeyler de söylüyoruz ama her söylediğimizi
buraya yazacak değiliz. Ancak herkesin haddini bilmesi gerektiğine inanıyoruz. Daha
önce de yazdık, Türk Tarihi kimsenin oyuncağı ya da kişisel egosunu tatmin
alanı değildir. Hele ki, tarihçi olmayan, tarih disiplinine sahip olmayanlar
için saçmalama, bol keseden uydurma alanı hiç değildir. Eğer gerçekten Türklüğe
hizmet etmek isteniyorsa, herkesin kendi bildiği işi yapıp diğer tarafını işin
uzmanlarına bırakmaları yerinde olacaktır!
[1] Sf. 125.
[2] Sf. 127.
[3] Sf. 127.
[4] Sf. 129.
[5] Sf. 125.
[6] Sf. 137.
[7] Aynı
sayfa.
[8] Sf. 138.
[9] Sf. 139.
[10] Sf.
140.
[11] Sf.
141.
[12]
Etrüskçe’de Taur mezar demektir. Latince’de ise conlis ya da collis, dağ anlamına
gelir.
[13] Sf.
141.
[14] Aynı
sayfa.
[15] Sf. 142.
[16] Sf.
145.
[17] Aynı
sayfa.
[18] Sf.
145.
[19] Sf.
147.
[20] Gök
Türklerle alakalı olarak Prof. Dr. Ahmet Taşağıl’ın, Uygurlarla ilgili ise Prof.
Dr. Gülçin Çandarlıoğlu’nun çalışmalarına bakılabilir. Her iki hocamın da
çalışmaları, referans kaynaklardır.
[21] Yani
Peçenekler!
[22] Sf.
150.
[23] Sf.
151.
[24] Aynı
sayfa.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder